
Hayatı Ertelemek; Bir Kahve İçimi Zamanın Gerçek Değeri...
Hayatı erteliyoruz.
Hepimiz, her gün, üstelik hiç farkında olmadan… Bir e-posta daha, bir toplantı daha, bir “hemen bakıp döneceğim” daha… Gün bitiyor, haftalar geçiyor, bir bakmışız aylar olmuş.
Ertelediğimiz hep “kendimiz” oluyoruz. Bir dostla konuşmayı, annemizi aramayı, pencereyi açıp sessizce gökyüzünü izlemeyi... Kahve içmeyi bile erteliyoruz bazen.
Ertelediğimiz o zamanlar gelmiyor ya da geldiğinde biz artık çoktan yorgun oluyoruz. O kahveyi içemeyecek kadar kırılmış, uzaklaşmış, unutmuş...
Zamanı yönetmeyi öğrenirken, ânı yaşamayı unuttuk. İşler büyüdü, rakamlar arttı, sistemler kuruldu... Ama içimizde bir şey küçüldü. Sanki kalbimizi, ruhumuzu bir yerlere bırakıp sadece bedenimizle çalışıyoruz artık.
Oysa hayat bazen bir kahve içimi zamandır. Belki de sadece on dakikadır.
O kısa görünen ama değerli olan zaman diliminde, bir teşekkür edersin, bir özür dilersin ya da sadece göz göze gelip “iyi ki varsın” dersin. Bazen tek bir yudumda tüm mesafeler kapanır, sessizlikler çözülür, bağlar kurulur.
CoffeeBundle’ı hazırlarken içine yalnızca kahve koymadık biz. Bir hatırlatma bıraktık; “Dur, hisset, paylaş.” Çünkü kahve bir içecekten fazlasıdır. Bir yavaşlama anıdır. Zihnin sustuğu, kalbin konuştuğu bir duraktır.
Kurumlar büyüdükçe insanlar küçülmemeli. İletişim azalırken ilişkiler donmamalı. Ve her ofiste, her departmanda, en azından bir kahve içimi kadar vakit kalmalı.
Erteleme.
Gel, bir kahve içelim.
Bugün bir çalışanınıza, bir iş arkadaşınıza, bir dostunuza küçük bir kahve kutusu yollayın. Belki de bu satırları okuyan sizsiniz ve en çok da kendinize yollamanız gerekiyordur bu daveti.
Çünkü gerçek başarı, bazen durabilmekte saklıdır.